Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ayıklanmış barbunya ve feminizm

Resim
Ben bir feminist olarak artık en çok erkeklere üzülüyorum.. Bir öküzün boynuzlarında sallanıp durmuyorsa dünya eşitlik ve adalet diye de bir şey olmalı bir yerlerde.. Evde de dışarıda da üretmenin bir adaleti olmalı.. Kadının sadece tüketen olarak görülmesi bu yüzyılda sadece erkeğin suçu değil artık.. Sağım solum hayatlarındaki adamlara ATM ve kredi kartı muamelesi yapan yüce kadınlarla dolu.. Babası, abisi, sevgilisi, kocası vesairesi çok da değiştirmiyor durumu.. Erkek çalışır kadın yer sığlığı dünya başka bir düzlemde de dönse benim için kabul görmeyecek..  Bir de kadın hakları için ne bedeller ödenmiş vaktiyle.. Sonra bir grup ulu kadın çıkıyor diyor ki "ay canım ben çalışmak istemiyorum".. Ne tatlı ne sevimli.. Kadının kendini bile isteye soktuğu şu halden utanıyorum.. Üniversite mezunu pek çok kadın tanıyorum evinin "hanımı" olmayı seçen.. Evine de kendine de yetiyor olmak daha güzel bir seçenek değil midir oysa.. Kolayı seçmen seni daha başarılı da

bir ihtimal daha var..

Resim
Bayram günleri insanın uzun uzun cümleler kurası geliyor.. Benim bütün umudum gençliktedir diyen bir güzel adamın mirası uğruna on küsur yıldır yapıyorum mesleğimi; on küsur yıldır üniversite kürsüsünde ders anlatırken de bir okulda tahta önündeyken de hep aynı inanç ve bilinçle geçtim öğrencilerimin karşısına.. Bir başöğretmenden alınan görevdi bizimkisi, değerliydi, elzemdi..  Ve bugünlerde pek çok meslektaşımın da söyleyeceği gibi hep öğrencilerimden daha çok çalışarak girdim derslerime; hiçbir dersim sadece dersten ibaret olmasın diye onlar için de okudum, izledim, öğrendim.. Birlikte okuduğum, izlediğim, öğrendiğim bir yeni nesli hayal ederek yaptım bunları.. Bir süre sahiden de öyleydi; sahiden böyle bir hayalin içindeydim.. En son okudukları kitabı hatırlayan, izlediği filmin eleştirisini yapan, kitap seçimini süpermarketlerin kıytırık kitap bölümlerinin çok satanlar listesinden ibaret sanmayan, film izlemeyi yerel mizah uğruna üretilen toplum erozyonu hissiyatlı

BEŞİKTAŞK..

Resim
Bu sefer konu biraz başka.. ki hatta bambaşka..Otuzlu yaşlarıma kadar futbola bakışım on bir adam bir topun peşinde niye koşar ki ile ofsayt  nedir arkadaş seviyesinde gezindi durdu.. Konu futbola gelince lafımı hiç sakınmadım, her ortamda verdim veriştirdim.. Yok efendim iki satır kitap okurum maç izleyeceğime, aman ben doksan dakikamı böyle boş işlere harcayamam gibi veryansın cümlelerim oldu her daim dost sohbetlerinde.. Sonra ne mi oldu da maçı formayla izleyen bir taraftara dönüştüm? Aşık oldum efendim.. Adama değil; ona zaten gördüğüm günden beri yani yaklaşık sekiz dokuz yıldır aşığım, ama ben daha çok bir adamın bir takımı bu kadar sevebilmesine, deli bir heyecanla doksan dakika geçirebilmesine, takımına duyduğu koşulsuz ve dinamik sevgisine aşık oldum.. Kocam ki ortalama zeka seviyesinin bir hayli üzerinde de bir adamdır, nasıl oluyor da böyle bir şeyi bu kadar sevebiliyor diye anlamaya çalışırken maçları da onunla birlikte izlemeye başladım.. Meğer hiç de öyle eften pü

Marmaris ve kapılar

Resim
Tam altı yıl önce çok kısa bir tatil için gelmiştim Marmaris'e.. Yine aynı sokaklarında gezip çok da beğenmiştim.. Üniversitede öğretim elemanı olduğum zamanlardı, kariyer hırsım mı ağır bastı bilmiyorum ama istifa edip o sahil kasabasına yerleşen kadın olmak için tam tamına altı yıl daha beklemem gerekti.. Cesaret her an her yerde bir kalp mesafesi uzağında olmuyor insanın, benimki de değilmiş vaktiyle.. Buralara mı yerleşsek diye metropol insanı hayalleri kurduk bir iki gün, derken işlerimize güçlerimize dönünce ve işler güçler yemek yemediğini bile unutacak kadar yoğun olunca, hayalleri de o sahil kasabalarını da unuttuk gitti..  Sonra hayat işte.. O zamanlar Marmaris'i birlikte gezdiğim ve sevgilim olan adamla evlenip yerleştim buralara; pek çok şeye alışmakta hala zorlansam da Marmarisli olmayı hep sevdim. Buraları sevmek için birkaç sokağa girip çıkmak yetiyor çünkü; ya da sakin bir akşamüzeri şöyle ağır ağır yürümek.. Küçük şeyler, basit şeyler özetle.. En s

leonard cohen, maslow ve sardunyalar..

Resim
If you want a lover I'll do anything you ask me to And if you want another kind of love I'll wear a mask for you If you want a partner, take my hand, or If you want to strike me down in anger Here I stand I'm your man Bu gece bir  Leonard Cohen ş arkısı var hafızamda.. I am your man diyen bir güzel adam şarkısı bu..  Ne zaman dinlesem aklım kalbime kalbim aklıma yol olur.. İkisi arasındaki mesafe otuz küsür yıldır hiç değişmedi; birbirlerine bir adım yaklaşmadıkları gibi artık ikisi de daha asi.. Aklımı dinleyecek kadar akıllı olmama izin vermeyen bir kalp ve kalbimi dinleyecek kadar duygusal olmama izin vermeyen bir akıl.. Aynı bünyede sonsuz uyumsuzlukla ama huzur içinde yaşayıp gidiyor işte.. Ki elbette insan bu yaşayıp gitmenin içinde yaratıyor özünü; ama en çok da kadın..  Kadınların dünyayı değiştirebilecek tek mekanizma olduğuna inanan bir iyimserim hala. Robin Sharma " kadınlar anla

summer wine ve selimiye

Resim
Bir yıl sonra.. Değişen yine pek çok şey oldu ama her şeye ve hatta kendime bile rağmen nisanda denize girme ritüelimi pas geçmedim bu yıl da. Deniz sıcak mıydı, hayır.. Umursadım mı pek tabi hayır! Giremediğim tüm nisanların öcünü aldım ben bir kere daha.. Hem de olmayı en sevdiğim yerlerden birinde getirdim baharı.. Canım Selimiye.. aHerkesin kendine özgü bir Selimiyesi var bence Selimiye'de; kimsenin hissettiği kimseninkiyle eş değil, az değil çok değil.. Kendine has.. Ben durduğum halini seviyorum mesela, telaşsız, koşturmasız ve yavaş.. Yavaş yavaş yürüdüğüm, yüzdüğüm, konuştuğum ve hatta düşünmeyi bile yavaştan, ağırdan aldığım.. Azıcık insan ve bir sürü masa, birkaç şezlong, üç sokak köpeği arasında belki ilk defa bir kitaba bile elimi sürmediğim durağanlıkta yüzdüm bu sefer.. Butik otellerin bile ağırdan aldığı sezonda Tamara Beach sağ olsun sığınacak şezlong bulduk verandalarında.. Bir süre gökyüzünü, bir süre denizi, bir süre insanları izledik durduk.