Yoda, Jedi ve 35 yaş..
Bazı yaşlar devrim gibi oluyor insanın hayatında, miladında.. 35 de benim için böyle bir yaş galiba.. Yolunda gitmeyen ne varsa değiştirmek için büyük bir cesaret var içimde.. Kendimi minecraft oyununda üç saniyede beş şey değiştirebilen bir karakter gibi hissediyorum.. Hani o an var ya, işte o "karar anı" denilen anda, heh işte olur da ben o anda olursam her şeyi yıkıp her şeyi yapabilirmişim gibi.. Herkesten saklı bir süper gücüm var da gizli gizli devreye sokabilirmişim gibi.. Hani ağır roman'da okan bayülgen'in elinde bıçak tutarken deli kararlı bir yürüyüşü vardır, yeri göğü yeniden yapacak bu çocuk dersin izlerken, tam da öyle hissikablevuku hallerdeyim.
İçimse durgun, huzurlu.. Olur olur o da olur, yahu hallederiz dert değil, sağlık olsun en önemlisi o.. Böyle uzun uzun cümlelerden ve dandik ama işe yarar motivasyon konuşmalarından oluşan bir iç dünyam var.. Kendi kendime sufle vermeye eğilimliyim ve hatta kendimle de yetinemeyip eşe dosta da makul ölçüde dağıtıyorum. İnsanın kendiyle yetinmesi daha da hastalıklı bir durum olurdu galiba.. Şimdi denizin ortasında teknesiz kalsam mesela, yüzerim ben yahu der devam ederim yola.. Öyle bir şuursuz iç dinginliği üzerimde.. Bir gram nedenim yok, hayat pürüzsüz ve fevkaladenin fevkinde filan da değil üstelik.
Ama iş bu ya beynimin hiç durası yok yine.. İçim yoda, aklım jedi; star wars böyle bir dram görmedi.. İçim diyor ki dur dinlen, otur şurada iki dakika; aklım diyor ki okunacak makale, alınacak eğitim, yetiştirilecek çocuk çok. Karanlık tarafa hepimiz kadar eğilimliyim ben de ama saniye başına en az bir fikir düşüyor aklıma, oysa hali hazırda zaten çok çalıştığım bir senenin yaz tatilindeyim. Ben biraz duracağım diyerek geldiğim tatilden bile bir sürü online eğitim sertifikasıyla, derlenen projeyle dönüyorum. Ailem şifrelerimi çözeli çok oldu, koca notebook ile sahile gidiyor olmamı bizden kimse yadırgamıyor.. İş-kolik manyak gömleğimi astım sanıyorum her senenin sonunda ve tatilin birinci haftası eee nerede kalmıştık moduyla sarılıyorum işe güce. Çalışmanın bir mutluluk aracı olabiliyor olması bence de tuhaf ve akla mantığa, kalbe aykırı.. Hepsi kabulüm, ama işte hepimiz "normal" olamıyorsak demek.. On beş kedili deli kadınlar gibi yıllar sonra ben de etrafıma on beş çocuğu toplayıp zorla bir şeyler anlatmaya çalışırken bulacağım kendimi galiba..
Yani demem o ki 35 yeniden başlama, daha çok sarılma, iç suflesi bol dış üretimi çok bir yaş olacak galiba.. Bir ağır roman repliğidir ve hayatında eksiksiz bir özetidir:
"Savrulurken raconun kırmızı pelerini o zarif öfkeye, zaman ki sana hasta olmuş, incelikli haytasın, nüksederken raksına mahallenin maşallahı, eyvallahı, güzelleş be oğlum şimdilik ölümüne kadar hayattasın. Şimdilik, ölümüne kadar hayattasın."
Yorumlar
Yorum Gönder