Biri Anlatsın Bana Nedir Bu Normal?
Yazının başlığı için de şarkıları için de Bulutsuzluk Özlemi'ne müteşekkirim, ancak yazının devamının ne yazık ki onlarla derinden bir ilgisi yok. Bu sefer konu eğitim, tatilde sisteme sardım :) Buyurunuz..
Eğitimin içinden yani magmasından yani çekirdeğinden bildiriyorum: eğitimde
son birkaç yıldır oluşan bir "taraf sendromu"
var; ve öyle ki bu sendromu aşmadan hedeflenen hiçbir başarının kayda
değer olma şansı da yok.. Literatürde bile yer bulmuş kendine; öğrenci dostu
öğrenme yaklaşımları diye geçiyor; "student-friendly learning
approach" diye aratınca da üzerine yazılmış destansı makaleler karşılıyor
bizi..
2005 yılı itibariyle eğitimin aktif olarak içindeyim; üniversitede de ders
verdim, ortaokul sıralarında da; kendi makamıma ait odamda da oturdum yıllarca,
öğretmenler odasında da, yönettiğim zamanlar da olduğu özetle, yönetildiğim
zamanlar da.. Yani sahiden içeriden, hem de en derinden bildiriyorum.. Eğitimde
taraf sendromunu kaldırmadığımız sürece ne bugünün ne de yarının vizyonunu
yakalamak çok da olası değil. Eğitim içinde kendi paydaşlarını barındırıyor
evet; bunu görmek için eğitimci kimliğimize de gerek yok; eğitimin
bileşenleridir öğrenci, öğretmen, veli ve tabi bir de okul idaresi, yani kurum
kimliği. Paydaşların eğitimin kalitesi için bir araya gelip projeler
geliştiriyor olması da bu kaliteye katkı sağlayacaktır, eminim. Ancak eğitimin
içeriğinin tasarlanması, içeriğin ölçüm mekanizmalarının belirlenmesi, teknik
ve yöntemlerin tartışılması sadece mesleki donanımı ve akademik altyapısı buna
yeten bireylerle oluşturulur. Eğitim "uzman olmayanlara emanet edilecek
kadar önemsiz" bir mesele değil ise eğer o zaman masanın etrafında
kimlerin oturduğuna daha dikkatli bakmak lazım ülke genelinde. Ülkemizde de
dünyada da sayısız eğitim konferansları var; katılımcı olarak ya da izleyici
olarak biraz daha yakın gözlüklerle bakalım. Eğitimde reform başlatabilmiş
hiçbir ülkede "öğrenci dostu eğitim yaklaşımları" diye bir uydurma
ifade olmaz; çünkü zaten eğitim onun üzerine kurulmuştur; zaten
merkezinde öğrenci vardır ve zaten sistemi kuran da işin uzmanlarıdır. Eğitimi
emanet ettiğimiz "öğretmen" kimliğine güvenmeden yola çıkarsak o
denizde o karayı biraz zor görürüz. Eğitim fakülteleri öğretmen kimliğine uygun
bireyler yetiştirmekte eksik kalıyor artık, toplumda öğretmene verilen
değer de her geçen gün azalıyor derken bir vurgun da eğitimin kendi içinde
taraflaşmasından yeniyor. O kimin tarafında, öğrenci yanlısı mı, veli yanlısı
mı, idareye mi yakın acaba?
Eğitimin tarafı olmaz özetle; eğitimde veli yanlısı, öğrenci yanlısı,
öğretmen yanlısı, yönetim yanlısı diye bir yaklaşım edinmek mümkün değildir;
eğitimde taraf değil merkez vardır: o da yalnız ve sadece
öğrencidir. Ve bir öğrenicinin öğrenmesinin mümkünlüğü gerekli koşulların
sağlanmasına bağlıdır; alanında uzmanlığı olan ve neyi neden yaptığının
bilincinde olan bir eğitimci de bu işin olmazsa olmazıdır; sonrasında eğitimin
önceliğine ve gerekliliğine inanan bir aile gelir, sonra da aynı değerler
üzerinde ortaklaşan sistemler, yönetimler.. "Etkili öğrenmenin
koşulları" diye geçer hani literatürde ve denir ki öğrenmede
motivasyon olmazsa etkili ve kalıcı bir öğrenme mümkün değildir. Eğitimin
kanayan bir başka yarası da burası bence; öğrenmede motivasyonu sağlaması
beklenen öğretmenlerin öğretme motivasyonlarını es geçmek bir çözüm değil.
Çünkü sistem henüz iç motivasyonu baz alan öğreniciler yetiştirmeye müsait
değil; belki bundan 10 yıl sonra otonom becerisi olan, iç motivasyonu kendine
temel alan öğreniciler için bambaşka yaklaşımlar hedeflenir ki bu bile oldukça
iyimser bir tahmin..
Yazımı Erich Fromm alıntısı ile bitireceğim; ortalama insan için büyük
bir gruba ait olmamanın hissi kadar dayanılmaz bir his yok, demiş. Her yeni
günde öğretmenlik mesleğimi tesadüfen değil bile isteye seçtiğimi hatırlatırım
kendime ve de yola ortalama bir öğretmen olmak için çıkmadığımı.. Bazen hayata
rağmen, bazen içinde bulunduğun sisteme rağmen doğru bildiğin yoldan
şaşmamalı.. Çünkü en büyük değişim bir şeye yeterince inandığımızda olur;
bilirsiniz bir kıvılcım ateş yakmak için fazlasıyla yeterlidir...
...Su olsam, ateş olsam
Göklerdeki güneş olsam
Konuşmasam taş olsam
Yine de oynar mısın benimle...
Göklerdeki güneş olsam
Konuşmasam taş olsam
Yine de oynar mısın benimle...

Yorumlar
Yorum Gönder